Sena, toplumda kadınlara karşı artan şiddet olaylarına dikkat çekmek ve duyarsızlığa isyan etmek amacıyla bir sosyal medya paylaşımı yaptı. “Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum!” diyen Sena, bu sözleriyle sadece kendi hayatına değil, aynı zamanda tüm kadınların yaşadığı zorluklara da işaret ediyor. Bu çağrı, kadınların maruz kaldığı şiddet ve cinayetlerin artık bir alışkanlık haline geldiği bir dönemde geliyor. Sosyal medya platformlarında hızla yayılan bu mesaj, pek çok kadının sesi haline geldi ve Türkiye’nin dört bir yanında destek gördü.
Kadın cinayetleri, Türkiye’de yıllardır süregelen acı bir gerçek. Yıllık bazda veriler, her geçen yıl kadınlara karşı işlenen cinayetlerin artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Türkiye'de 2020 ve 2021 yıllarında yaşanan kadın cinayetleri, kadınları korumaya yönelik yasaların yetersizliği ve toplumsal baskıların sonucunda ortaya çıkıyor. Her ne kadar devlet çeşitli tedbirler almaya çalışsa da, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadınların güvencesizliği hala sürüyor. Sena'nın çağrısı, bu sorunların üstüne eğilmek ve çözümler üretmek adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Sena'nın hazırladığı mesaj, kısa sürede geniş kitlelere ulaştı. Sosyal medya kullanıcıları, paylaşımın altına yorumlarıyla destek verdiler ve benzer deneyimlerini paylaştılar. “Biz cinayet değil, yaşam hakkına sahibiz!” gibi ifadelerle kadınlar, birlikte hareket etmenin önemine vurgu yaptılar. Bu dayanışma ruhu, kadınların yalnız olmadığını ve bu mücadelede birlikte durmaları gerektiğini gösteriyor. Kadınlar artık kendilerine yönelik haksızlıklara karşı seslerini daha yüksek bir tonla çıkartmayı öğreniyorlar ve Sena'nın bu çağrısı, bilinçlenmenin en güzel örneklerinden biri.
Her ne kadar birçok kadın daha öncesinde benzer çaresizlikle karşılaşmış olsa da, Sena’nın başlattığı bu tartışmanın toplumda bir farkındalık yaratma potansiyeli taşıdığına inanılıyor. Kadın dernekleri, aktivistler ve sosyal medya fenomenleri, Sena’nın mesajını kendi platformlarında yayıyor ve destekliyor. Böylelikle, bu aşamada daha geniş kitlelere ulaşmak ve kamuoyunu bilgilendirmek mümkün hale geliyor.
Kısacası, Sena’nın bir kadın olarak yaşadığı korkular ve sıkıntılar, günümüz Türkiye’sinde pek çok kadın için sıradan bir gerçeklik. Ancak bu gerçeklik, sadece bireysel değil toplumsal bir sorun olduğu için, hep birlikte daha güçlü bir şekilde bu sorunun üstüne gitmek ve mücadele etmek gerekiyor.