Son dönemde uluslararası ilişkilerde önemli bir tartışma konusu haline gelen, Netanyahu’nun İran’a yönelik saldırı kararı ABD basını tarafından gün yüzüne çıkarıldı. 2024 yılı itibarıyla İsrail Başbakanı’nın, İran’a yönelik askeri bir operasyon yapma niyetinde olduğu öne sürülüyor. Bu durum, hem Ortadoğu’daki jeopolitik dengeleri sarsacak hem de dünya genelinde yeni bir kriz ortamı yaratma potansiyeline sahip.
İran, son yıllarda nükleer programı ve bölgesel politikalarıyla uluslararası toplumun dikkatini çeken bir ülke haline geldi. İsrail yönetimi, İran'ın nükleer silah edinme çabalarının kendi güvenliğini tehdit ettiğini sürekli olarak gündeme getirmişti. Bu bağlamda, Netanyahu’nun 2024 yılı için belirlediği askeri adımlar, bu tehdit algısının bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Özellikle ABD’nin, mevcut yönetimle İran’a karşı tutumunun yumuşaması, İsrail’in kendine bölgede bir ‘kırmızıçizgi’ belirleme çabalarını artırmış olabilir.
Netanyahu’nun, bu kararı alırken yalnızca İran ile olan ilişkilerini değil, aynı zamanda bölgedeki diğer aktörlerin alacağı tepkileri de göz önünde bulundurduğu iddia ediliyor. Bu süreçte, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin tutumları, Netanyahu’nun eylemlerini de şekillendirecektir. Özellikle Arap ülkeleriyle normalleşme sürecinin ilerlemesi, bu ulusların İran’a karşı tutumlarının ne yönde gelişeceğini belirleyecektir.
Netanyahu’nun planladığı bu saldırının uluslararası alanda yaratacağı etkiler düşünüldüğünde, birçok ülkenin bu duruma karşı nasıl bir pozisyon alacağı merak konusu. Batılı ülkelerden bazıları, İsrail’in kendini savunma hakkını meşru görse de, olası bir askeri operasyonun geniş çaplı bir çatışmaya yol açması ihtimali, pek çok ülkeyi endişelendiriyor. Yeni bir savaş ortamı, sadece Orta Doğu’yu değil, dünya genelinde enerji fiyatları ve ekonomik dengeleri de ciddi şekilde sarsabilir.
Ayrıca, İran’ın bu tür bir saldırıya karşı nasıl bir misilleme yapacağı da önem taşıyor. İran’ın, yerel ve uluslararası alandaki destekçileriyle birlikte İsrail’e karşı alacağı tutum, çatışmanın derinleşmesine veya daha da kötüleşmesine neden olabilir. Bu nedenle, Netanyahu’nun kararının sadece askeri bir hamle olarak değil, diplomatik bir hesaplama olarak da değerlendirilmesinde fayda var. Özellikle 2024 ABD seçimleri öncesi, Washington’un tutumu, İsrail’in hareket alanını doğrudan etkileyecektir.
İsrail’in bu durumda yapacağı açıklamalar ve sonunda ortaya koyacağı stratejiler, hem bölgedeki dinamikleri değiştirebilir hem de uluslararası güvenlik açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Gözler, hem Netanyahu’nun bir sonraki adımında hem de diğer bölgesel güçlerin tepkisinde olacak. Zira bu durum, sadece Ortadoğu değil, tüm dünya için kritik bir eşik taşıma potansiyeli taşıyor. Önümüzdeki günlerde, Netanyahu’nun stratejisi ve İran ile ilişkilerin seyri, uluslararası gündemi meşgul etmeye devam edecek gibi görünüyor.