Son günlerde İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik gerçekleştirilen saldırılar, uluslararası kamuoyunun gündemini sarıp sarmaladı. Birbirini izleyen saldırılar sonucunda birçok sivilin hayatını kaybetmesi ve altyapının büyük zarar görmesi, dünya genelinde infiale neden oldu. Birçok ülke ve uluslararası kuruluş, İsrail'in eylemlerini kınayarak, filtreli bir çözüm için çağrılarda bulunurken, ABD'nin bu duruma verdiği destek mesajları oldukça dikkat çekici. Peki, bu süreçte neler yaşandı ve ilerleyen günlerde neler bekleniyor? İşte detaylar.
İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı saldırılar, dünya genelinde tepkilere yol açtı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve birçok insan hakları örgütü, İsrail'in saldırılarını sert bir dille kınadı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Sivil halka yönelik saldırılar kabul edilemez" diyerek, uluslararası toplumu duruma müdahil olmaya çağırdı. Avrupa Birliği, İsrail'e derhal saldırıları durdurma ve müzakerelere dönme çağrısında bulundu. Ülkelerden gelen bu tür açıklamalar, sivil kayıpların ve çatışmaların sona ermesine yönelik artan bir baskıyı işaret ediyor.
Özellikle Ortadoğu ülkeleri, bu duruma kayıtsız kalmayarak, protestolar düzenleyip, güçlü mesajlar verdiler. Türkiye, İran, Lübnan gibi ülkeler, İsrail'i sert bir şekilde eleştirirken, Filistin'e desteklerini yinelediler. Arap Birliği, konuya ilişkin acil bir toplantı çağrısı yaparak, İsrail'in saldırılarının uluslararası hukuku ihlal ettiği vurgusunu yaptı. Bu noktada, uluslararası basında da geniş yer bulan görüntüler, çatışmaların ne denli bir boyutta olduğunu ortaya koyuyor.
Dünya genelinde yankı uyandıran bu saldırılara karşılık olarak ABD, İsrail'e olan güçlü desteğini yineledi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır" diyerek, ülkesinin İsrail'in yanında olduğunu vurguladı. Bu açıklama, uluslararası arenada tartışmalara yol açarken, birçok çevre tarafından kınandı. ABD'nin bu kesin duruşu, çatışmaların daha da tırmanmasından endişe duyan ülkeleri ve sivil toplum kuruluşlarını huzursuz ediyor.
ABD'nin bu tutumu ayrıca, Ortadoğu'daki dengeleri de etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ülkeler, ABD'nin bu konuda daha tarafsız bir pozisyon almasının, kalıcı bir barış sürecinin sağlanması için elzem olduğunu ifade ediyor. Diğer taraftan, bazı ABD milletvekilleri, Biden yönetiminin politikalarını eleştirerek, daha insani bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini savunuyorlar. Bu durum, Amerika'nın iç politikalarındaki bölünmüşlüğü de gözler önüne seriyor.
Birçok analiste göre, bu çalkantılı süreçte uluslararası toplumun ve özellikle ABD'nin tutumu, Ortadoğu'daki geleceği belirleyecek unsurlar arasında yer alıyor. Her ne kadar ABD'nin kayıtsız bir destek sunması ve İsrail'in saldırılarına yeşil ışık yakması, pek çok ülke için endişeye neden olsa da, çözüm süreci için izlenecek stratejiler henüz tam olarak netleşmedi.
Sonuç olarak, Gazze'deki son durum sadece bölgesel bir sorun olmaktan çıkıp, uluslararası ilişkiler dinamiklerini de üzerinde barındıran karmaşık bir mesele haline gelmiş durumda. Sivil halkın yaşadığı trajediler ve uluslararası toplumun bu trajedilere karşı tepkisiz kalmaması beklenirken, ilerleyen günlerde çatışmaların durumu ve çözüm önerileri, dünya kamuoyunun ilgisini çekmeye devam edecektir. Bu süreçte, hem bölgesel aktörlerin hem de uluslararası güçlerin alacağı pozisyonlar, sorunun çözümünde kilit yöntemler olarak öne çıkacak.