75 yaşındaki Durmuş Dede, Türkiye'nin geleneksel zanaat dünyasında unutulmaz bir isim haline geldi. Zamanın, teknoloji ve modern yaşamın etkisiyle hızla geçtiği bu dönemde, geleneksel el sanatlarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir gerçektir. Ancak, Durmuş Dede, bu durumu tersine çevirme kararlılığıyla, hayatının büyük bir kısmını adadığı zanaatini ihtişamla sürdürmeye devam ediyor. Farklı nesillerin buluşma noktası olan ustamız, zanaatıyla sadece bir meslek icra etmekle kalmıyor, aynı zamanda unutulmaya yüz tutmuş bir kültürü de yaşatıyor.
Durmuş Dede, çocuk yaşlarından itibaren zanaatın içine doğmuş bir isimdir. Ailesinin geçmişten getirdikleri birikimle, el becerilerini geliştirmiş ve zamanla bu zanaatta kendine has bir üslup kazanmıştır. Yıllar içerisinde pek çok usta ile çalışarak, ustalığını pekiştiren Durmuş Dede, ülkemizdeki pek çok zanaatkarın da ilham kaynağı olmuştur. 1970'li yıllarda başladığı bu yolculukta, sadece eserleriyle değil, aynı zamanda eğittiği genç zanaatkârlarla da adından söz ettirmiştir. Durmuş Dede, “Zanaatın geleceği, eğitilmesi gereken gençlerle şekillenecektir” diyerek, bu konudaki inancını her fırsatta vurgulamaktadır.
Durmuş Dede’nin atölyesi, zamana tanıklık eden eserlerle doludur. Her bir parça, özenle işlenmiş ve ustalığın en güzel örneklerini sunmaktadır. Ahşap oymacılığı, bakırcılık ve dokuma gibi geleneksel alanlarda, ustamızın pek çok eserini görmeniz mümkündür. Bu eserler, geçmiş ile gelecek arasında bir köprü oluşturmakta ve bu geleneğin yaşamalı olduğunu anlatmaktadır. Durmuş Dede, "Her bir eserde, geçmişin izlerini taşımakla beraber, geleceğe dair bir umut barındırıyorum" diyerek, her eserinin anlamını derinlemesine ifade etmektedir. Zanaat konusundaki tutkusunu genç kuşaklara aktarmak için düzenlediği atölye çalışmalarıyla, bu bağların ne denli önemli olduğunu her geçen gün daha iyi vurgulamaktadır.
Teknolojinin ve modern yaşamın getirdiği yeniliklere dikkat etmeye özen gösteren Durmuş Dede, bu değişimler karşısında geleneksel zanaatın nasıl evrilmesi gerektiğine dair düşüncelerini paylaşıyor. “El emeği göz nuru olan her şey, teknolojiyle buluşarak daha da değerlenebilir. Fakat, aslına sadık kalmak şartıyla” diyerek, bu iki dünya arasındaki dengeyi kurmak için çaba sarf etmekte. Bu yaklaşım, Durmuş Dede'yi sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bir vizyoner haline getiriyor.
Durmuş Dede'nin çalışmaları, sadece bir nesli değil, birçok kuşağı etkilemiştir. Eserleri, sergilendiği alanlarda pek çok insan tarafından hayranlıkla karşılanmakta ve bu ilgi, Durmuş Dede’ye olan inancı artırmaktadır. Yalnızca eserleriyle değil, hayat hikayesiyle de insanlara ilham kaynağı olmaktadır. Onun azmi, mesleğine bağlılığı, birçok insan için örnek teşkil etmeye devam ediyor.
75 yaşında olmasına rağmen, eğitimine ve zanaatine olan sevgisi azalmayan Durmuş Dede, aynı zamanda genç zanaatkarlar için bir mentor pozisyonunda. “Bu işe başlamak kolay ama sürdürebilmek için çok çalışmak gerekiyor” sözleriyle, genç zanaatçılara cesaret vermektedir. Yeni nesillere kendi yaşam hikayesinden ve zanaat aşkından derin bir ders vermeyi başarıyor. Onun hikayesi, yalnızca bir mesleğin değil, aynı zamanda bir tutkunun ve sanatı yaşatmanın öyküsüdür.
Sonuç olarak, Durmuş Dede, zamanın hızla aktığı bir çağda, geleneksel zanaatın yaşatılması gerektiğini bir kez daha ispatlıyor. Zamanla yarışan, ama aynı zamanda geçmişten beslenen bir zanaatkar olarak, onun hikayesi ve eserleri, geleceğe dair umut veriyor. Durmuş Dede’nin azmi, yaşadığı ortamda ve hayatta karşılaştığı zorluklara rağmen, onun zanaatine ve beraberinde getirdiği geleneğe olan bağlılığının ne denli güçlü olduğunu kanıtlıyor. İşinin bilincinde olan bu hayat ustası, sadece bir zanaatkâr değil, aynı zamanda kültürel mirasın bir taşıyıcısı olarak da önemli bir rol oynamaktadır.